SALIPAZARI HIDIRELLEZ ETKİNLİKLERİ
Çarşamba’da çalıştığım altı yıl boyunca
gidemediğim Samsun’umuzun tarihiyle doğasıyla insanıyla görülmeye değer Salıpazarı
ilçemize pazar sabahı yedi otuz sıralarında ulaştık. Gün boyu güzel ilçemizi
gezdirecek olan Belediye Meclis Üyesi Nuray ERENSOY derneğimiz SAMFAD’ı şehrin
meydanında karşıladı.
İlk olarak ilçenin kuzeyindeki tepede bulunan
Garpu Kalesi’ni (Amazon Kalesi) fotoğraflamaya gittik. Yol boyunca sağlı sollu
meşe, gürgen, karaağaç, kızılağaçların yapraklarının arasından sızan günün ilk
ışıklarının hareketleri sabahın erken saatinde niçin burada olduğumuza iyi bir
cevaptı. Arabamızı yolda bıraktık ve kaleye yaklaşık on beş dakikalık bir
patika yoldan yürürken yol boyunca rengarenk dağ gülleri, pembeli morlu sarılı
komarlar, papatyalar daha bin bir çeşit çiçekler ve bunların etrafa yaydığı
eşsiz bir rayiha kaleye çıkmak için yeterli bir nedendi. Sanki kale yol boyunca
bu güzellikleri insanlara sunmak için inşa edilmişti. Kale yolu boyunca aşağı
vadide sisler arasında tepeleri görünen dağ silsileleri ve sis denizi
muhteşemdi. Kalenin tepesi tüm doğaya hakim insanın huzur bulacağı bir yer.
Sadece kale ve kaleye çıkan patika yolu görmek için bile Salıpazarı’na gitmeye
değer. Kendimi Doğu Karadeniz Yaylarında yaptığımız yürüyüşlerde hissettim.
Kale dönüşü acıkmıştık ve sabah kahvaltısında
Belediye Başkanı Halil AKGÜL derneğimizi Saklıbahçe Tesisleri’nde ağırladı.
Kahvaltıda yediğimiz su böreğinin tadı damağımızda kaldı ki salı akşamı
dernekte ağırlayacağımız misafirlerimiz için sipariş verdik.
Görülecek o kadar çok yer vardı ki kahvaltıda
çok zaman geçirmek doğru olmazdı. Biz de öyle yaptık ve Yeşil Köyü Samsama
Tekkesi ve mezarlığını ziyaret ettik. Mezar taşları ve dizimi Şaman tarzında.
Esat Çiftliği Köyü’ne geldiğimizde herkes köy
meydanında şenliklerin içindeydi. Bir tarafta ızgarada pişen köftelerden
etlerden gelen mis kokular, diğer tarafta dondurmacının sesi ve meydandan gelen
yöresel kıyafetleriyle davulcu ve zurnacının insanı o yöne çağıran sesi.
Meydana geçtik onları fotoğrafladık. Halkla birlikte davul eşliğinde oynadık.
Avut Köyü Şenliklerini kaçırmamalıydık,
Avut’a geldiğimizde semahın sesi arabamıza kadar ulaşıyordu. Semah gösterileri
de fotoğraf karelerimizde yerlerini aldılar.
Gün batmadan fotoğraf için gerekli ışık
kaçmadan Karacaören Şelalesine varmalıydık. Karacaören Şelalesi 87,5m
yükseklikten akıyor şelalenin yarısında düz bir yer oluşmuş oraya biriken sular
küçük bir göle dönüşmüş. Şelalenin yarısına kadar tırmanıp göle yakın yerde
bulunan düzlükte piknik yapan insanlar vardı. Yurdumun misafirperver insanları
yine oradaydı. Yemeklerini bizimle paylaşan Nuray Yaşar Genç çiftine Ebru
Akkaya’ya, bizlere hemen semaverde çay demleyen Recep Kurnaz’a dernek adına
teşekkür ederim.
Karacaören Köyü’nden geçerken bize sıkılmadan
poz veren Mücahit ve kardeşlerini de unutmamak lazım. Babası hemen çay
hazırlamış getiriyordu fakat bizim içecek vaktimiz yoktu teşekkür ederek
ayrıldık. Salıpazarı insanının misafirperverliğini ve samimiyetini unutmayacağız.
Alan
Köyü’ndeki 150 yıllık Alan Cami’nin saç minaresi ve iç motifleri görülmeye
değer. Akşam oluyordu Nuray Hanımla yolda konuşurken görülecek daha birçok yer
olduğunu söyledi, onları da bir daha ki seferde gezdirme sözü aldık.
Akşam yemeğinde Nuray Hanım ve Belediye Başkanı’yla
konuşurken Salıpazarı’nın kestane balının , suböreğinin ünlü olduğunu öğrendik.
Ayrıca sonbaharda ağaçların sararan yapraklarıyla Salıpazarı’nın ayrı bir güzel
olduğunu da eklediler. Yeşil doğasını, ağaçlarını Terme Çayına borçlu olan
Salıpazarı’nın sonbaharının da sarı turuncu kımızı renklerle ayrı güzel olacağı
aşikar.
Her güzel gün gibi bu da bitiyordu ve
ayrılık zamanı gelmişti. Bizi misafir eden Belediye Başkanı’na, bize bölgeyi
gezdiren Nuray Hanım’a SAMFAD ve kendi adıma teşekkür ederim.
ESRA TÜRKDÖNMEZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder