21 Kasım 2015 Cumartesi

MARDİN MİDYAT HASANKEYF MAYIS 2015



                 

                TARİHİ GÜNÜMÜZE TAŞIYAN ŞEHİR HASANKEYF


   15 Mayıs akşamı gezmeyi doğayı ve fotoğrafı seven bir grup arkadaş güney doğumuzun görülmeye değer tarihi bölgeleri Hasankeyf Midyat ve Mardin’i görmek için heyecan içinde yola çıktık.
   Sabah 4.30 sıralarında Malatya yakınlarında güneşi yakaladık. Kırmızı gelincikler ,mor sümbüller ve sarı düğün çiçekleri yol kenarlarını süslemişlerdi. Gelinciklerin arasına daldık ve yeşilliklere uzandık, fotoğraf çektik ve yine kendimizi kaybettik.
   Diyarbakır’da Hasan Paşa Hanı kahvaltı için mükemmel bir tercih.Cumartesi sabahı olduğu için o büyük handa tüm lokantalar dolu idi.Biz ancak telefonla yer ayırttığımız için fazla beklemeden kahvaltımızı aldık.Yöresel doğu mutfağından hazırlanmış kahvaltıda yok yoktu. Diyarbakır’dan ayrılıp Hasankeyf’e doğru yola çıktık.
  Batman Midyat arasında bulunan Hasankeyf iki yakasını Dicle Nehri’nin ayırdığı Batman ilçesi.Tarihini günümüze taşıyabilmiş Hasankeyf içinde yaşam olan en eski antik kent olarak kabul edilmekte.Birçok medeniyetin odak noktası olan,bu yönüyle önemli bir tarih ve kültür zenginliğine sahip bölge son yıllarda çok fazla turist çekmekte.Ayrıca Dicle nehri üzerine yapılması planlanan Ilısı Barajının suları altında kalması tehdidi ile de bu tarihi zaman geçemeden görmek isteyenlerle dolup taşıyor.

  Hasankeyf’e geldiğimizde ilk dikkat çeken tarihte Dicle’nin iki yakasını birleştirmiş köprüden kalan nehrin ortasındaki kaya dikitleri ve karşıdan şehre hakim tepede kurulmuş tarihi kalesi.M.Ö. Bizanslılar döneminde Sasaniler’e karşı yapıldığı bilinen kaleye şu an çıkmak yasak.Biz ancak küçük kale denen yere çıkıp karşıdan tarihi köprü ayaklarını ve Dicle’yi fotoğrafladık.Kaledeki çay bahçesinde tarihi şehre karşı çay içerken zamanda küçük bir yolculuk yaptık sanki. Karşıda nehrin içine doğru kurulmuş iskelelerdeki çardaklı çay bahçelerine bakarken nehrin kenarında suya giren çocukları fark ettik.Onları Hasankeyf görüntüsüyle çekmek istedik. Çocuklar önce poz vermek istemediler. Onlarla sohbet ettik,oyunlarına katıldık. Kurbağa ile oynuyorlardı.Onların neden su kenarlarında yaşadıklarını konuştuk.İlkokula giden Seyit şaşırdı, Fırat ve Şilan sonra da bize güzel pozlar verdiler.
  Hasankeyf’ten ayrılma vakti gelmişti. Hava kararmadan Midyat’a varmamız iyi olurdu. Bir tarihi bırakıp başka bir tarihte dolaşmamıza az kalmıştı… Heyecanlıydık….

                                                                                     ESRA TÜRKDÖNMEZ


                                                   MİDYAT

  Sokaklarında camilerinden yükselen ezan sesleriyle Süryani kiliselerinden yükselen çan seslerinin birbirine karıştığı , okullarında müslüman  ve Süryani çocuklarının yan yana oturduğu , günümüze kadar birlikte yaşayabilmiş insanlarının dünyaya barış mesajları vermek gibi bir misyonu üstlenircesine duruyor karşımızda Midyat….
Midyatlı güzel Kübra

Midyat konuk evinde güler  yüzüyle poz veren Ayşe
Midyat Konukevi
   Hasankeyf’ten yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra bu mistik şehre vardık. Symaya Oteli bulmak için sarı taş evlerin arasından kıvrılan dar sokaklardan geçerken kendimi çölün ortasına kurulmuş bir şehirde hissettim. Sokaklar öylesine dar ve kıvrımlı ki büyük araçların girmesi mümkün değil.Sokak kenarlarında oturan  Midyatlı Müslüman ve Süryani kadınlar yan yana sohbet etmekteler.Çocuklar yollarda oyunlar oynuyorlar. Yanlarına gittik sohbet ettik. Kadınlar fotoğrafa poz vermeye utandılar fakat önce utanıp yaklaşmayan çocuklar biraz ilgi gösterip yaklaşınca fotoğraflara çok güzel pozlar verdiler.Daha sonra fotoğraflarını yolladığım Kübra ve arkadaşları dar sokaklardan açılan avlulu taş evlerin önünde poz verdiler. Asmalı Konak filminin çekildiği ve daha sonra turizme açılan Midyat Konuk Evi’ni akşamüzeri gezdik. Elimizde fotoğraf makinelerini görenler bize poz vermek istediler, kimisi ile ise biz sohbet ederek yanlarına yaklaşıp fotoğraflarını çektik. Bu gezide şunu daha çok fark ettim ki, insan fotoğrafı çekmek için önce insanlarla sohbet etmeli aradaki mesafeleri kaldırmalı sonra insanlar size kalplerini açıyorlar. Fotoğraf aynı zamanda unuttuğumuz  karşılıklı iletişimi kurmamıza vesile olan bir araç oldu.Midyat’ta Kübra ile Konuk Evi’nde yöresel eşarbını bağlamış bize poz veren güzel Ayşe ile tanışmamızı sağladı.
    Midyat’ın içinde mutlaka yapmanız gerekenlerden biri de telkari satan gümüşçülere uğramak. Geleneksel bir el sanatı olan Telkari  milattan önce 3000’lerden beri yapıldığı söylenen bir çeşit gümüş işçiliği. İncecik gümüş tellerin birleştirilmesiyle ortaya göz alıcı takılar, süs eşyaları, hediyelikler çıkıyor. Ortaya çıkan eserlerin tamamen elde yapıldığına inanamayacaksınız.Ben kendime telkari işi şahmeran alırken Dilek kendine bileklik ve küpe aldı, Yıldız ise bir kolye ucu….
  Gün batımı otelimizin çatısından güzel görünüyordu.Karşıda ışıklarla aydınlatılmış camiler, yan tarafta kuleleriyle kiliseler diğer  yanda Midyat’ın taş evleri kızıl akşam ışığında parlıyorlardı. Midyat’ın akşamlarını yaşamaya çıktık, acıkmıştık da. Dar sokakların birinde içeride ortasında havuz olan taş döşeli avludan güzel müzik sesi geliyordu.Her bir duvarında Midyat çizgilerini görebildiğimiz,  Anadolumuzun doğusunda olduğumuzu kulağımıza fısıldayan müziğiyle akşam yemeğinde tadı hala damağımızdaki Süryani dobosuyla  Gelüşke Han burası…Güzel bir akşam geçirdik.Müzik ve sohbet güzeldi.
  Yemekten sonra biraz yürüyüşe çıktık. Hüseyin Bey ve Nilgün doymamış olacaklar ki meydanda kurulan sokak ciğercisine taburelere oturup ekmek arası ciğer yerken saat tam 22.30’u gösteriyordu..:)
Midyat sokaklarında bir anne ve çocuğu
  Ertesi sabah pazar günüydü.Önce ezan okundu, altı sıralarında ise çan sesleri duyuldu.Biz erkenden kalkıp kilisedeki ayine katılmak istedik. Cemaat az olduğundan her kilisede ayin yokmuş. Her Pazar bir kilisede toplanıyorlarmış.Bizi içeri almadılar. Biz de kilisenin avlusunda bekledik. Başları bağlı etek ceketli Süryani kadınlar ve yaşlısı genci erkekler kızlar gelmeye başladılar. Fazla durmadık.  Mor Abraham Manastırı’na gittik. Kilisede görevli Bilal bizi gezdirdi.Mor Abraham’ı öldükten sonra gömüldükleri yerleri ve gömülme şekillerini mezarlarını ve rahipler için hazırlanan lahitleri gösterdi. Bilal’e teşekkür edip ayrıldık. Saat sekiz olmuştu ve kahvaltı için otele döndük.
Teşekkürler Benal...
   Midyat’taki dünyanın ayakta duran en önemli Süryani Ortodoks Manastırı olan Mor Gabriel Manastırı’nı gezdik, fotoğrafladık.Manastır içindeki küçük yüksek duvarlı dar avlularda fotoğraf çektik.Orada tanıştığımız Benal ve arkadaşı bize dehlizlerde ters ışıkta poz verdiler.Sonradan internette arkadaşlığımızı sürdürüyoruz.Bir düşündüm de fotoğraf bizim ne kadar da çok arkadaş edinmemize vesile oluyor.
   Midyat’tan ayrıldık. Mardin’e giderken yol üzerindeki küçük Mardin manzarasına benzettiğim Savur ilçesini merak edenler için burayı da gezmeye karar verdik.Hacı Abdullah Bey Konağı’na 2009 yılında gitmiştim.Evin sahibi Nezihe Teyze aynı güler yüzlülüğüyle karşılıyor misafirleri. Ahşap tavan işlemeleri ,sedirlerle çevrili salonunda el işlemeli örtüler ortada kocaman bir mangalda bakır demlikler ile günümüze kadar gelmiş 275 yıllık evi turizme açılmış, buraya gelen turistlerin uğrak yeri olmuş. Nezihe Teyze ve torunlarıyla sohbet ettik, fotoğraf çektik. Konakta rehberlik yapan küçük çocuklarla tanıştık. Onlardan biri Serhat Çınar altıncı sınıfa gidiyormuş. ‘’Fotoğraflarını sana göndereyim.’’ deyince ev adresini hatırlayamadı. Ben de okulunu ve sınıfını not aldım. Okullar kapanmadan bir mektup yazıp fotoğraflarını da ekleyip gönderdim. Öğretmenleri merak edip mektubu açıp okumuşlar.Serhat sonra beni facebooktan buldu. Bu duruma çok üzülmüş, ‘öğretmenlerim mektubu açmışlar.’’ Dedi.’’ Artık ev adresimi öğrendim.’’ deyip bana adresini yazdı. Çocuklar her yerde çocuk her yerde temiz. Hep böyle çocuk kal Serhat, hiç değişme.!
  Bu duygularla küçük Mardin’den ayrılıp asıl Mardin yolunu tuttuk.Başka tarihlerde dolaşmaya,  yeni insanlarla tanışmaya , anılarımıza bir başkasını eklemeye ve yeni fotoğraflara yol aralarcasına….
                                                                                   ESRA TÜRKDÖNMEZ
                
               

Mardin Dara'da küçük Zeynep her zman böyle gül...




Deyzulzefaran Manastırı Rahibi Mardin
Deyrulzefaran Manastırı'nda Ferit...















Mardin Daralı yaşlı teyze











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder