DOĞUNUN SAKLI CENNETİ:ARDAHAN
Yaklaşık iki aydır beklediğimiz Ufuk arkadaşımızın Ardahan
Belediyesi ile birlikte düzenlemiş olduğu fotoğraf safarisine gitmek üzere
nihayet sabah sekizde yola çıktık. Heyecanlıydık. Ardahan’ın o anlatılan
tahayyül edemeyeceğiniz soğuk kış mevsimi ve donmuş Çıldır Gölü bizleri çok
etkilemişti. Şimdi o kar örtüsünden kurtulmuş, yaza yeni uyanmış toprakları
görmeyi hayal etmek heyecanımızı artırıyordu. Yol boyu eğlenerek mola verip
müzik dinleyerek devam ediyorduk.Mutluyduk…
Arhavi Hopa derken kıyı bitti Borkça’dan
sonra Artvin yolunda Ufuk’un arabası bozuldu. Çekici bekledik. Bizler Artvin’e
gidip onların gelmesini beklerken saat geç oldu.
Aslında Şavşat’a akşam güneşinde ulaşıp fotoğraf çekmeyi planlarken daha Artvin’deydik. Arabayı orada bırakıp iki araca sıkışıp Şavşat’a geldiğimizde saat 22.30 olmuştu. Bizi bekleyen İhsanla buluştuk.Biraz sohbet çay derken yolumuz uzundu, vedalaştık ve 23.20’de Ardahan yolumuza devam ettik.Yoğun sis ve CD’de çalan Ayşenur Kolivar’dan ‘’Getma’’ şarkısı sekiz günlük gezinin en unutulmaz anlarındandı. Sis yolun gizemini artırıyor, her aşılan virajla kendimizi yeni bir bilinmezin içinde buluyorduk.Bir bakmışız bir tilki yavrusu sisler arasından koşuyor derken diğer tarafta bir çift tavşan gözü bizi izliyor.Bu atmosfere öyle kaptırdık ki kendimizi şarkılar söylüyor, yolun bitmeyen 2km’sine :) aldırmadan sanki bitmesin diye totem yapmışcasına o atmosferde zaman mefhumunu yitiriyordu. Gece 01.20’de Yalnızçam Oteli’ne vardık.
Sabah kahvaltıdan sonra Yalnızçam Köyü’nü
gezdik, inekler sığırlar ve onları besleyen köylülerle sohbet ettik, onları
fotoğrafladık.Yalnızçam terimini bu bölge çok duyduk ki Ardahan ve çevresindeki
sıradağlardan alıyor adını.Yalnızçam Köyü geçimini hayvancılıkla sağlayan,
doğası, evleri,ahırları,dağları ve sohbet edince yüreğini açan insanıyla tipik
Anadolu köyü. Teyzelerle sohbet ettik önce utandılar sonra fotoğraf çekmemize
izin verdiler. Hayvancılık bu bölgenin en önemli geçim kaynağı. Ardahan’ın
%100’e yakını geçimini hayvancılıktan sağlıyor.Türkiye’nin hayvan ihtiyacının
%5’i de bu bölgeden sağlanıyor.Sonrasında Bağdeşen Köyü üzerindeki Kinzi Kalesi
tüm vadiye hakim tepeden Ardahan’a gelenleri
selamlıyordu.
Karlı dağların ardındaki saklı bahçe:
Ardahan’ın Yalnızçam Vadisi’nde çiçek çeşitliliği ve yoğunluğu çok fazla.Burada
gelincikler yeni açmış temmuz ayında olmamıza rağmen doğa yeni
uyanmıştı,çiçekler daha sağlıklı ve iri idiler. Türkiye’de çiçeklenme mevsimi
en uzun olan bölge Ardahan’da Belediye Başkanı Faruk Köksoy ; ‘’burada çiçekler
nisan ayında açar ekim ayına kadar devam eder.’’dedi. Köksoy;’’ Yaklaşık 1300
ile 1500 çiçek türü var ve bunların birçoğu endemik türler. Çiçek çeşitliliği
ve bolluğu arıcılığı da bu bölgede yaygınlaştırmış, saf Kafkas arısı bu bölgede
yaşamakta. Özellikle Posof bölgesi ‘’kafkas arısı izole gen merkezi’’Dışarıdan
arı girmesi engellenerek saf Kafkas genleri koruma altına alınmış.’’dedi.
Sonrasında Beşikkaya ve Ziyaret Deresi’ni
gezdik fotoğrafladık.Öğle yemeğini Altın Mutfak Restoran’ta aldık.Posof
güzergahında Yünbüken Köyü’nde(Çıkıret) sürüleri fotoğrafladık, çobanla sohbet
ettik.Yamçılı Köyü’nü(Maçivet) ziyaret ettikten sonra altı sıralarında tepede
akşam ışığında pembe çiçekler, sarılı yılan otları,peygamber çiçeği,beyaz
laleler ve turuncu gelinciklerle dolu tepeyi seyretmek doyumsuzdu.Dönüşte aynı
mevkide Yünbüken vadisinde menderesleri seyrettik ve bu güzellikleri hem
fotoğraf karelerimize hem de aklımıza kaydettik. Posof’ta yol boyu çekim
yaparak Kurşunçavuş mezarlığını ziyaret ettik ve karşı köyleri fotoğrafladık.
Akşam
üzeri Gürcistan’a öyle yaklaştık ki karşıda Vale ve Ahıska Köylerini çıplak
gözle görebiyorduk. Yemeği sınıra sıfır Armutveren Köyü’nde saklı bir göl
kenarında sazlıklar arasından gelen kurbağa sesleri ve ağustos böceklerinin
huzur veren ezgileri içinde bahçede yedik. Ardından göl kenarında biraz
dolaştık, biraz müzik dinledik.Dönüş yolunda önce ben kendimi kötü hissettim,
ardından birkaç kişi daha. Sabah sohbetlerde grupta yaklaşık yirmi kişi
muhtemel besin zehirlenmesi sonucu bağırsak problemleri yaşamış.
Sabah biz akşam ki besin zehirlenmesinden
sonra grupla yola çıkamadık, biraz dinlendik. Öğle saatlerinde ben, Murat
Danacı, Ufuk Seferoğlu -Gazanfer Bey kendini iyi hissetmediği için gelemedi-
yoldan Şavşat’tan gelen Zafer Abi’yi de alarak Ufuk’un köyü Hanak ilçesi
Baştoklu Köyü’ne (Yukarı Digan) dağları yolları tepeleri aşarak ulaştık. Kim
derdi ki bizler Anadolumuzun bir ucunda doğmuş arkadaşımızın köyüne gidip
halasının bahçesinde taze ballarının tadına bakacağımızı küflü köy peynirinden
yiyeceğimizi….
Hanak kırsalında binbir çeşit çiçeklerle
bezenmiş dağlar bizi karşıladı.Manzara sanki tuvale çizilmiş tablo
gibiydi.Geniş düzlüklerdeki yeşil otların üzerine sıra sıra gökkuşağının sarı
kırmızı kırmızı turuncu mor…. renklerini
atalım. Karşı dağları rengarenk boyamayı da unutmayalım, gökyüzü mavisi üzerine
biraz da bulut ekleyince tablo tamam da yaşanan duyguları nasıl çizmeli
tuvale.!
Gruba
yetişmek için Çıldır ilçesine doğru yol aldık.Ölçek Köyü’nde çekim
yaptık.Çıldır Gölü’nün donmuş halinden sonra yazını görmek bana ilginç geldi.
Bir an için sanki tekrar üzerinden yürüyerek geçebileceğimi düşünürken karşımda
martıların uçuştuğu, etrafı yeşermiş bir göl manzarasını görmek etkileyiciydi.
Gölün ortasında Akçakale Adası’nda-yolla birleştirilmiş yarımada olmuş- eğik
güneşte manzara unutulmazdı, karşıda uçuşan martıların sesi huzur vericiydi.
Dönüşte Çıldır’da kaz otaran teyzeleri
akşamın soft ışığında fotoğrafladık. ’’Otarmak’’ bu bölgede hayvanları otlatmak
anlamında kullanılan bir terim ki biz de sonradan öğrendik.
Akşam otelde yemekten sonra biz SAMFAD
olarak Abdullah Hoca’nın hazırladığı Ardahan’ın kışını fotoğrafladığımız
etkinlikten bir fotoğraf gösterisi yaptık.Belediye Başkanı Faruk Köksoy
etkinlikle ilgili bilgiler verdi ve katılan tüm fotoğraf derneklerine teşekkür
etti. Aslında başkana biz teşekkür ederiz. Güzel bir organizasyonun her
aşamasında bizlerin yanında olduğu, bizzat rehberlik yaptığı ve bölgenin bitki
örtüsü, coğrafyası ve doğası hakkında bilgi verdiği için.
Yıllardır Artvin yöresine giden bir grup olarak dağın hemen arkasındaki
bu güzel şehri unutmuş olmak bir kayıptı bizler için. Ben güneşin dahi üşüdüğü
soğuk kışını ve çiçeklerle bezenmiş yazını gördüm ve çok etkilendim. Başkanın
da dediği gibi ‘’Karlı dağların arasındaki saklı bahçe’’olarak kalmamalı
Ardahan. Böyle etkinliklerle daha fazla tanıtılmalı ve hakkettiği ilgiyi
görmeli. Eğer ki bir doğasever iseniz beklentilerinizin bir çoğuna cevap
bulabileceğiniz bir bölge burası. Gidin, görün, gezin. Eminim benim gibi mutlu
ayrılacaksınız….
ESRA TÜRKDÖNMEZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder