14 Kasım 2015 Cumartesi

ARTVİN ÜZERİNDEN ARDAHAN TEMMUZ 2015


                         DOĞUNUN SAKLI CENNETİ:ARDAHAN

   Yaklaşık iki aydır beklediğimiz Ufuk arkadaşımızın Ardahan Belediyesi ile birlikte düzenlemiş olduğu fotoğraf safarisine gitmek üzere nihayet sabah sekizde yola çıktık. Heyecanlıydık. Ardahan’ın o anlatılan tahayyül edemeyeceğiniz soğuk kış mevsimi ve donmuş Çıldır Gölü bizleri çok etkilemişti. Şimdi o kar örtüsünden kurtulmuş, yaza yeni uyanmış toprakları görmeyi hayal etmek heyecanımızı artırıyordu. Yol boyu eğlenerek mola verip müzik dinleyerek devam ediyorduk.Mutluyduk…
   Arhavi Hopa derken kıyı bitti Borkça’dan sonra Artvin yolunda Ufuk’un arabası bozuldu. Çekici bekledik. Bizler Artvin’e gidip onların gelmesini beklerken saat geç oldu.


Aslında Şavşat’a akşam güneşinde ulaşıp fotoğraf çekmeyi planlarken daha Artvin’deydik. Arabayı orada bırakıp iki araca sıkışıp Şavşat’a geldiğimizde saat 22.30 olmuştu. Bizi bekleyen İhsanla buluştuk.Biraz sohbet çay derken yolumuz uzundu, vedalaştık ve 23.20’de Ardahan yolumuza devam ettik.Yoğun sis ve CD’de çalan Ayşenur Kolivar’dan ‘’Getma’’ şarkısı sekiz günlük gezinin en unutulmaz anlarındandı. Sis yolun gizemini artırıyor, her aşılan virajla kendimizi yeni bir bilinmezin içinde buluyorduk.Bir bakmışız bir tilki yavrusu sisler arasından koşuyor derken diğer tarafta bir çift tavşan gözü bizi izliyor.Bu atmosfere öyle kaptırdık ki kendimizi şarkılar söylüyor, yolun bitmeyen 2km’sine :)  aldırmadan sanki bitmesin diye totem yapmışcasına o atmosferde zaman mefhumunu yitiriyordu. Gece 01.20’de Yalnızçam Oteli’ne vardık.
  Sabah kahvaltıdan sonra Yalnızçam Köyü’nü gezdik, inekler sığırlar ve onları besleyen köylülerle sohbet ettik, onları fotoğrafladık.Yalnızçam terimini bu bölge çok duyduk ki Ardahan ve çevresindeki sıradağlardan alıyor adını.Yalnızçam Köyü geçimini hayvancılıkla sağlayan, doğası, evleri,ahırları,dağları ve sohbet edince yüreğini açan insanıyla tipik Anadolu köyü. Teyzelerle sohbet ettik önce utandılar sonra fotoğraf çekmemize izin verdiler. Hayvancılık bu bölgenin en önemli geçim kaynağı. Ardahan’ın %100’e yakını geçimini hayvancılıktan sağlıyor.Türkiye’nin hayvan ihtiyacının %5’i de bu bölgeden sağlanıyor.Sonrasında Bağdeşen Köyü üzerindeki Kinzi Kalesi tüm vadiye hakim tepeden Ardahan’a gelenleri  selamlıyordu.
     Karlı dağların ardındaki saklı bahçe: Ardahan’ın Yalnızçam Vadisi’nde çiçek çeşitliliği ve yoğunluğu çok fazla.Burada gelincikler yeni açmış temmuz ayında olmamıza rağmen doğa yeni uyanmıştı,çiçekler daha sağlıklı ve iri idiler. Türkiye’de çiçeklenme mevsimi en uzun olan bölge Ardahan’da Belediye Başkanı Faruk Köksoy ; ‘’burada çiçekler nisan ayında açar ekim ayına kadar devam eder.’’dedi. Köksoy;’’ Yaklaşık 1300 ile 1500 çiçek türü var ve bunların birçoğu endemik türler. Çiçek çeşitliliği ve bolluğu arıcılığı da bu bölgede yaygınlaştırmış, saf Kafkas arısı bu bölgede yaşamakta. Özellikle Posof bölgesi ‘’kafkas arısı izole gen merkezi’’Dışarıdan arı girmesi engellenerek saf Kafkas genleri koruma altına alınmış.’’dedi.
      Sonrasında Beşikkaya ve Ziyaret Deresi’ni gezdik fotoğrafladık.Öğle yemeğini Altın Mutfak Restoran’ta aldık.Posof güzergahında Yünbüken Köyü’nde(Çıkıret) sürüleri fotoğrafladık, çobanla sohbet ettik.Yamçılı Köyü’nü(Maçivet) ziyaret ettikten sonra altı sıralarında tepede akşam ışığında pembe çiçekler, sarılı yılan otları,peygamber çiçeği,beyaz laleler ve turuncu gelinciklerle dolu tepeyi seyretmek doyumsuzdu.Dönüşte aynı mevkide Yünbüken vadisinde menderesleri seyrettik ve bu güzellikleri hem fotoğraf karelerimize hem de aklımıza kaydettik. Posof’ta yol boyu çekim yaparak Kurşunçavuş mezarlığını ziyaret ettik ve karşı köyleri fotoğrafladık.
    Akşam üzeri Gürcistan’a öyle yaklaştık ki karşıda Vale ve Ahıska Köylerini çıplak gözle görebiyorduk. Yemeği sınıra sıfır Armutveren Köyü’nde saklı bir göl kenarında sazlıklar arasından gelen kurbağa sesleri ve ağustos böceklerinin huzur veren ezgileri içinde bahçede yedik. Ardından göl kenarında biraz dolaştık, biraz müzik dinledik.Dönüş yolunda önce ben kendimi kötü hissettim, ardından birkaç kişi daha. Sabah sohbetlerde grupta yaklaşık yirmi kişi muhtemel besin zehirlenmesi sonucu bağırsak problemleri yaşamış.
    Sabah biz akşam ki besin zehirlenmesinden sonra grupla yola çıkamadık, biraz dinlendik. Öğle saatlerinde ben, Murat Danacı, Ufuk Seferoğlu -Gazanfer Bey kendini iyi hissetmediği için gelemedi- yoldan Şavşat’tan gelen Zafer Abi’yi de alarak Ufuk’un köyü Hanak ilçesi Baştoklu Köyü’ne (Yukarı Digan) dağları yolları tepeleri aşarak ulaştık. Kim derdi ki bizler Anadolumuzun bir ucunda doğmuş arkadaşımızın köyüne gidip halasının bahçesinde taze ballarının tadına bakacağımızı küflü köy peynirinden yiyeceğimizi….
  Hanak kırsalında binbir çeşit çiçeklerle bezenmiş dağlar bizi karşıladı.Manzara sanki tuvale çizilmiş tablo gibiydi.Geniş düzlüklerdeki yeşil otların üzerine sıra sıra gökkuşağının sarı kırmızı kırmızı  turuncu mor…. renklerini atalım. Karşı dağları rengarenk boyamayı da unutmayalım, gökyüzü mavisi üzerine biraz da bulut ekleyince tablo tamam da yaşanan duyguları nasıl çizmeli tuvale.!
Gruba yetişmek için Çıldır ilçesine doğru yol aldık.Ölçek Köyü’nde çekim yaptık.Çıldır Gölü’nün donmuş halinden sonra yazını görmek bana ilginç geldi. Bir an için sanki tekrar üzerinden yürüyerek geçebileceğimi düşünürken karşımda martıların uçuştuğu, etrafı yeşermiş bir göl manzarasını görmek etkileyiciydi. Gölün ortasında Akçakale Adası’nda-yolla birleştirilmiş yarımada olmuş- eğik güneşte manzara unutulmazdı, karşıda uçuşan martıların sesi huzur vericiydi. Dönüşte  Çıldır’da kaz otaran teyzeleri akşamın soft ışığında fotoğrafladık. ’’Otarmak’’ bu bölgede hayvanları otlatmak anlamında kullanılan bir terim ki biz de sonradan öğrendik.
   Akşam otelde yemekten sonra biz SAMFAD olarak Abdullah Hoca’nın hazırladığı Ardahan’ın kışını fotoğrafladığımız etkinlikten bir fotoğraf gösterisi yaptık.Belediye Başkanı Faruk Köksoy etkinlikle ilgili bilgiler verdi ve katılan tüm fotoğraf derneklerine teşekkür etti. Aslında başkana biz teşekkür ederiz. Güzel bir organizasyonun her aşamasında bizlerin yanında olduğu, bizzat rehberlik yaptığı ve bölgenin bitki örtüsü, coğrafyası ve doğası hakkında bilgi verdiği için.
    Yıllardır Artvin yöresine giden bir grup olarak dağın hemen arkasındaki bu güzel şehri unutmuş olmak bir kayıptı bizler için. Ben güneşin dahi üşüdüğü soğuk kışını ve çiçeklerle bezenmiş yazını gördüm ve çok etkilendim. Başkanın da dediği gibi ‘’Karlı dağların arasındaki saklı bahçe’’olarak kalmamalı Ardahan. Böyle etkinliklerle daha fazla tanıtılmalı ve hakkettiği ilgiyi görmeli. Eğer ki bir doğasever iseniz beklentilerinizin bir çoğuna cevap bulabileceğiniz bir bölge burası. Gidin, görün, gezin. Eminim benim gibi mutlu ayrılacaksınız….
                                                      ESRA TÜRKDÖNMEZ  



      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder